I am a bit hard up now and I can't afford such an expensive meal.
Şimdi biraz elim dar ve pahalı bir yemeği karşılayamam.
We can't afford to go on vacation this year.
Bu sene tatile gitmeye paramız yetmiyor.
I can't afford to buy a new bike, so I'll have to make do with this old one.
Yeni bir bisiklete gücüm yetmiyor, bu yüzden bu eskisiyle idare etmek zorunda kalacağım.