Barely [Adverb] İngilizce örnek cümle

Barely sesli dinle

barely (adv)

güçbela, zar zor, çok az

The ocean is just barely visible from our house.

Okyanus evimizden neredeyse hiç görünmüyor.

Crying at the gate, the soldier’s wife could barely watch his departure.

Kapıda ağlayan askerin karısı onun ayrılışını zar zor izleyebiliyordu.

Because of the heavy fog, we could barely see the road in front of us.

Yoğun sis nedeniyle önümüzdeki yolu neredeyse hiç göremiyorduk.

barely able : neredeyse ... yapamaz durumda

barely adequate : neredeyse yetersiz

barely alive : hemen hemen canlı

barely audible : neredeyse hiç duyulamayan

barely awake : neredeyse hiç uyanık olmayan

barely aware : neredeyse hiç farkında değil

barely capable : çok az yetenekli

barely comprehensible : neredeyse anlaşılmaz

barely distinguishable : çok zor ayırt edilebilir

barely feasible : zorlukla yapılabilir

barely habitable : zorlukla yaşanabilir

barely noticeable : zar zor fark edilebilir

barely profitable : neredeyse hiç kârlı değil

barely visible : zorlukla görülebilir

acknowledge barely : zorlukla kabul etmek

avoid barely : zorlukla kaçınmak

exceed barely : zorlukla aşmak

illuminate barely : zar zor aydınlatmak

imagine barely : zar zor hayal etmek

restrain barely : neredeyse/hemen hemen frenlemek/dizginlemek/tutmak

slow barely : neredeyse hiç yavaşlamamak

sustain barely : zorlukla sürdürmek