Breakdown [Noun] İngilizce örnek cümle

Breakdown sesli dinle

breakdown (n)

bozulma, çalışmama

The plane had a breakdown in the air, but it was fortunately removed by the pilot.

Uçağın havada arızası vardı, ama neyse ki pilot tarafından ortadan kaldırıldı.

parçalanma

Eating protein promotes healthy weight loss by assisting in the breakdown of fats.

Protein yemek, yağların parçalanmasına yardımcı olarak sağlıklı kilo kaybını destekler.

sinir bozukluğu, zihinsel çöküş

After graduating from high school, she suffered a mental breakdown for a year.

Liseden mezun olduktan sonra bir yıl boyunca zihinsel çöküntüden muzdaripti.

breakdown may occur : arıza olabilir

cause breakdown : bozulmaya neden olmak

have breakdown : kriz geçirmek

prepare breakdown : çöküşü hazırlamak

suffer breakdown : zihinsel çöküntü yaşamak

nervous breakdown : sinir krizi

emotional breakdown : duygusal çöküş

lead to breakdown : bozulmaya/başarısızlığa sebep olmak

breakdown of : ...nın parçalanması