Distress [Noun] İngilizce örnek cümle

Distress sesli dinle

distress (v)

acı vermek, endişelendirmek

distress (n)

keder, üzüntü, ızdırap

When your infant cries, it is instinctual to respond, but not all crying is a sign of distress.

Bebeğiniz ağladığında tepki vermek içgüdüseldir, ancak her ağlama sıkıntı belirtisi değildir.

Cesarean delivery may be an option if signs develop that the baby may be in distress.

Bebeğin sıkıntı içinde olabileceğine dair işaretler gelişirse sezaryen doğum bir seçenek olabilir.

alleviate distress : sıkıntıyı hafifletmek

avoid distress : sıkıntıdan kaçınmak

cause distress : strese sebep olmak

ease distress : rahatsızlığı hafifletmek

experience distress : sıkıntı/üzüntü yaşamak

express distress : sıkıntıyı ifade etmek

feel distress : sıkıntı hissetmek

hide distress : sıkıntıyı saklamak

reduce distress : sıkıntıyı azaltmak

relieve distress : sıkıntıyı hafifletmek

sense distress : sıkıntı hissetmek

show distress : sıkıntıyı göstermek

considerable distress : önemli sıkıntı

immense distress : muazzam sıkıntı

severe distress : ağır sıkıntı

unnecessary distress : gereksiz sıkıntı/üzüntü

extreme distress : şiddetli/önemli/büyük sıkıntı

in distress : tehlikede/sıkıntıda

to one's distress : birinin canını sıkan şey