Entail [Verb] İngilizce örnek cümle

Entail sesli dinle

entail (v)

zorunlu kılmak, kapsamak

This mission entails huge risks.

Bu görev büyük riskler içeriyor.

The job entails travelling a lot.

İş çok seyahat etmeyi gerektiriyor.

A healthy diet for pancreatitis entails the reduction or complete elimination of alcohol consumption.

Pankreatit için sağlıklı bir beslenme, alkol tüketiminin azaltılmasını veya tamamen ortadan kaldırılmasını gerektirir.

job may entail : iş gerektirebilir

entail risk : risk gerektirmek

entail actually : aslında gerektirmek

entail inevitably : kaçınılmaz olarak yol açmak/kapsamak

entail logically : mantıksal olarak gerektirmek

entail necessarily : zorunlu olarak gerekli

entail often : genellikle gerektirmek

entail simply : sadece gerektirmek

entail typically : tipik olarak gerektirmek

entail usually : genellikle gerektirmek