Forbidding [Adjective] İngilizce örnek cümle

Forbidding sesli dinle

forbid (v)

men etmek, yasak etmek

Additional kosher dietary laws forbid combining meat and milk.

Ek koşer diyet yasaları, et ve sütü birleştirmeyi yasaklar.

Some principals forbid students to bring smartphones to school.

Bazı müdürler öğrencilerin okula akıllı telefon getirmesini yasaklıyor.

Jockeys are forbidden to bet on the outcome of races.

Jokeylerin yarışların sonucuna bahis oynamaları yasaktır.

constitution may forbid : anayasa yasakyabilir

law may forbid : yasa yasaklayabilir

modesty may forbid : tevazu yasaklayabilir

regulation may forbid : düzenleme yasaklayabilir

religion may forbid : din yasaklayabilir

rule may forbid : kural yasak olabilir

forbid absolutely : kesinlikle yasaklamak

forbid explicitly : açıkça yasaklamak

forbid specifically : özellikle yasaklamak

forbid strictly : kesinlikle yasaklamak

forbidding (adj)

tehditkâr, samimiyetsiz