Grounding [Noun] İngilizce örnek cümle

Grounding sesli dinle

ground (v)

kalkamamak, yere indirmek

ground fleet : filo (gemi) karaya oturmak, filoyu (uçak) yere indirmek

ground flight : uçuşu dayan(dır)mak

ground helicopter : helikopter(i) uçurtmamak / inmek

ground firmly : sıkıca dayan(dır)mak/temellenmek

ground historically : tarihi açıdan temellendirmek / dayan(dır)mak

ground religiously : dini olarak temellendirmek

ground scientifically : bilimsel olarak dayan(dır)mak

ground solidly : sağlamca temellen(dir)mek / dayanmak

ground thoroughly : tamamen temellen(dir)mek / dayanmak

ground well : iyi/ dikkatlice temellendirmek/ zeminlemek

ground on : ...ya dayandırmak

grounding (n)

başlangıç bilgisi

get grounding : temel (bilgi) sağlamak/almak

give grounding : temel (bilgi) sağlamak

have grounding : temele (bilgi) sahip olmak

provide grounding : temel (bilgi) sağlamak

good grounding : iyi temel (bilgi)

moral grounding : ahlaki zemin / bilgi

solid grounding : sağlam alt yapı /temel bilgi

theoretical grounding : teorik/ kuramsal temel (bilgi)

thorough grounding : tam bilgi

firm grounding : sağlam temel (bilgi) / alt yapı

basic grounding : temel esas/bilgi