Inclined [Adjective] İngilizce örnek cümle

Inclined sesli dinle

incline (v)

meyilli olmak

The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.

Hareketsiz çocuk, bir fantezi dünyasında yaşamaya çok daha meyillidir.

öne eğmek

incline slightly : hafifçe eğmek

inclined (adj)

eğilimli, meyilli olma

He was known for being quick to anger and inclined to violence.

Çabuk öfkelenmesi ve şiddete meyilli olmasıyla tanınırdı.

Old people are inclined to look back on the past.

Yaşlı insanlar geçmişi hatırlamaya meyillidir.

academically inclined : akademik olarak eğilimli

slightly inclined : hafifçe eğimli

favourably inclined : uygun olarak eğimli

feel inclined : meyilli hissetmek

inclined to : ...ya meyilli

inclined towards : ...ya doğru eğilimli