Intense [Adjective] İngilizce örnek cümle

Intense sesli dinle

intense (adj)

şiddetli, çok ciddi

Sometimes, you may experience difficulty in breathing after intense physical activity.

Bazen yoğun fiziksel aktivite sonrasında nefes almada zorluk yaşayabilirsiniz.

Natural fires in tropical forests tend to be rare but intense.

Tropikal ormanlardaki doğal yangınlar nadir olmakla birlikte yoğun olma eğilimindedir.

particularly intense : özellikle yoğun

especially intense : özellikle yoğun

extremely intense : son derece yoğun

intense activity : yoğun faaliyet

intense anger : yoğun öfke

intense battle : yoğun savaş

intense competition : yoğun rekabet

intense criticism : yoğun eleştiri

intense debate : gergin tartışma

intense devotion : yoğun bağlılık

intense disappointment : büyük/derin hayal kırıklığı

intense fear : şiddetli korku

intense feeling : yoğun duygu

intense fighting : yoğun kavga

intense focus : yoğun odak

intense interest : yoğun ilgi

intense involvement : yoğun katılım

intense jealousy : yoğun kıskançlık

intense longing : yoğun özlem

intense loyalty : yoğun sadakat

intense pleasure : yoğun zevk

intense pressure : yoğun baskı

intense relief : yoğun rahatlama

intense sensation : yoğun his

intense sunlight : yoğun güneş ışığı

intense workout : yoğun egzersiz

become intense : yoğunlaşmak