Justified [Adjective] İngilizce örnek cümle

Justified sesli dinle

justify (v)

mazur görülmek, geçerli nedeni olmak, haklı çıkarmak

How can you justify your rude behaviour?

Kaba davranışınızı nasıl haklı gösterebilirsiniz?

We can't justify wasting food when half the world is hungry.

Dünyanın yarısı açken yemek israfını haklı çıkaramayız.

argument may justify : iddia savunabilir

justify belief : inancı haklı göstermek / çıkarmak

justify conclusion : sonucu haklı göstermek

justify failure : başarısızlığı/yapmamayı haklı göstermek

justify finding : bulguyu doğrulamak

justify easily : kolayca haklı çıkarmak

justify hardly : haklı göstermek

justify on the grounds of sth : ...ya dayanarak haklı çıkarmak

justified (adj)

isabetli, uygun, doğru

completely justified : tamamen haklı

hardly justified : haklı olmaktan uzak

partially justified : kısmen haklı

partly justified : kısmen haklı

perfectly justified : mükemmel derecede haklı

rationally justified : mantıklı olarak gerekçeli

scientifically justified : bilimsel olarak haklı

entirely justified : tamamen haklı