Laugh [Verb] İngilizce örnek cümle

Laughing sesli dinle

laughing (adj)

güldüren

laugh (v)

gülmek, katılmak

You shouldn t have laughed at his mistakes.

Onun hatalarına gülmemeliydin.

I couldn't help laughing at his haircut.

Saç tıraşına gülmekten kendimi alamadım.

audience may laugh : izleyici gülebilir

eye may laugh : göz gülebilir

laugh bitterly : acı acı gülmek

laugh cheerfully : neşeyle gülmek

laugh easily : rahatça kahkaha atmak

laugh heartily : içten kahkaha atmak

laugh helplessly : çaresizce gülmek

laugh loudly : kahkaha atmak

laugh nervously : endişeyle gülmek

laugh slightly : biraz gül

laugh uneasily : huzursuz bir şekilde gülmek

laugh at joke : şakaya gülmek

laugh at : …ya gülmek / kahkaha atmak