Nevertheless ne demek?

While we disliked each other, nevertheless we agreed.

Birbirimizi sevmediğimiz halde, yine de anlaştık.

The plan had some flaws. Nevertheless, I felt it was satisfactory.

Planın bazı kusurları vardı. Yine de, tatmin edici olduğunu hissettim.

Not a perfect plan as it is, it is nevertheless better than the last one.

Mükemmel bir plan değil, yine de sonuncusundan daha iyi.

It was raining, nevertheless they went out.

Yağmur yağıyordu, yine de dışarı çıktılar.

It was late. Nevertheless, he stayed a while.

Geçti. Yine de, bir süre kaldı.

There was no hope, nevertheless, he never gave up.

Umut yoktu, yine de, hiç pes etmedi.

There was no news, nevertheless, she went on hoping.

Hiçbir haber yoktu, yine de umut etmeye devam etti.

He was angry, nevertheless he listened patiently.

Sinirliydi, yine de sabırla dinledi.

The news may be unexpected; nevertheless, it is true.

Haberler beklenmedik olabilir; Bununla birlikte, bu doğru.

The experiment failed. It was, nevertheless, worth making.

Deney başarısız oldu. Yine de yapmaya değdi.