Pressed [Adjective] İngilizce örnek cümle

Pressed sesli dinle

press (v)

bastırmak, itmek, ittirmek

If you press this button, the machine will start.

Bu düğmeye basarsanız, makine çalışır.

When he noticed the old lady, it was to late to press the brake pedal.

Yaşlı kadını fark ettiğinde, fren pedalına basmak için artık geçti.

üstelemek, diretmek, zorlamak

I wouldn't press the matter any further, if I were you.

Senin yerinde olsaydım, bu konuda daha fazla ısrar etmezdim.

press accelerator : gaza basmak

press a bell : zile basmak

press button : butona basmak

press claim : basın talebi

press demand : basın talebi

press key : tuşa basmak

press luck : şansını zorlamak

press continually : sürekli baskı yapmak

press repeatedly : art arda baskı yapmak

press on : ... ya baskı yapmak

press into : ...ya basmak

press sth against : bir şeyi ...ya bastırmak

press for : ... için baskı yapmak

pressed (adj)