Plants rely on the soil, water, and the sun for energy.
Bitkiler enerji için toprağa, suya ve güneşe muhtaçtır.
Amanda doesn't have a car, and still relies on public transport to get around.
Amanda'nın arabası yok ve hala seyahat etmek için toplu taşıma kullanıyor.
The pandemic caused the children to rely on technology more than before.
Salgın, çocukların teknolojiye eskisinden daha fazla kullanmalarına neden oldu.
Indigenous populations in the north rely heavily on caribou for food.
Kuzeydeki yerli nüfus, yiyecek için büyük ölçüde ren geyiğine muhtaçtır.
This organization relies entirely on voluntary donations.
Bu organizasyon tamamen gönüllü bağışlara bel bağlamıştır.
The only person you can really rely on is yourself.
Gerçekten güvenebileceğiniz tek kişi kendinizdir.
Jack hardly ever relies on other people for help.
Jack, yardım için diğer insanlara neredeyse hiç güvenmez.