Restrained [Adjective] İngilizce örnek cümle

Restrained sesli dinle

restrain (v)

engellemek, dizginlemek, zapt etmek

Two police officers tried to restrain him, but he broke away and ran into a nearby house.

İki polis memuru onu engellemeye çalıştı ama o kaçtı ve yakındaki bir eve çarptı.

injunction may restrain : mahkeme emri durdurabilir

restrain impatience : sabırsızlığı kontrol altına almak/engellemek

restrain impulse : dürtüyü dizginlemek/kontrol altına almak

restrain barely : neredeyse/hemen hemen frenlemek/dizginlemek/tutmak

restrain forcibly : zoraki kısıtlamak

restrain physically : fiziksel olarak kısıtlamak

restrain properly : uygun şekilde dizginlemek

restraining influence : kısıtlayıcı/yasaklayıcı etki

restraining order : yasaklama emri, men kararı

restrain from : ...dan alıkoymak

restrained (adj)

duygularını belli etmeyen, soğukkanlı

remarkably restrained : dikkat çekecek derecede sakin

extremely restrained : son derece ölçülü

fairly restrained : oldukça sakin/ölçülü/kendine hakim