Slow down [Phrasal verb] İngilizce örnek cümle

Slow Down sesli dinle

slow down (pv)

yavaşlatmak, hızını kesmek, ağırdan almak

Traffic slowed down because of the dense fog.

Yoğun sisten dolayı trafik yavaşladı.

The population growth rate is expected to slow down significantly in the next three decades.

Nüfus artış hızının önümüzdeki otuz yılda önemli ölçüde yavaşlaması bekleniyor.

When you are driving, you should slow down on corners.

Araba sürerken, köşelerde yavaşlamanız gerekir.

Muscle loss can slow down the rate at which your body burns calories.

Kas kaybı, vücudunuzun kalori yakma oranını yavaşlatabilir.

Lemur can slow down its metabolism and hibernate when food is scarce.

Lemur metabolizmasını yavaşlatabilir ve yiyecek az olduğunda kış uykusuna yatabilir.

China started its family planning policy, aimed at slowing down population growth.

Çin, nüfus artışını yavaşlatmayı hedefleyen aile planlaması politikasını başlattı.

slow down traffic : trafiği yavaşlatmak

train may slow down : tren yavaşlayabilir

car may slow down : araba yavaşlayabilir

slow down tempo : tempoyu düşürmek

demand may slow down : talep yavaşlayabilir

productivity may slow down : üretkenlik yavaşlayabilir

breathing may slow down : solunum yavaşlayabilir

slow down reaction : reaksiyonu yavaşlatmak

slow down progress : ilerlemeyi yavaşlatmak

slow down expansion : genişlemeyi yavaşlatmak

slow down flow : akışı yavaşlatmak

slow down pace : hızı düşürmek