Sophisticated [Adjective] İngilizce örnek cümle

Sophisticated sesli dinle

sophisticated (adj)

karmaşık, geliştirilmiş, sofistike

The digital technology was not as sophisticated as it is now.

Dijital teknoloji şimdi olduğu kadar gelişmiş değildi.

The engineer demonstrated how to operate the sophisticated system.

Mühendis, gelişmiş sistemin nasıl çalıştırılacağını gösterdi.

Honey bees have a sophisticated method of communication.

Bal arılarının gelişmiş bir iletişim yöntemi vardır.

entelektüel, deneyimli, olgun, görmüş geçirmiş

He looks quite sophisticated for his age.

Yaşına göre oldukça entelektüel görünüyor.

highly sophisticated : son derece gelişmiş

increasingly sophisticated : giderek kültürlü

remarkably sophisticated : son derece gelişmiş

sufficiently sophisticated : yeterince kültürlü/gelişmiş

technically sophisticated : teknik açıdan gelişmiş

technologically sophisticated : teknolojik olarak gelişmiş

extremely sophisticated : son derece gelişmiş/entelektüel

fairly sophisticated : oldukça kültürlü/gelişmiş

sophisticated enough : yeterince sofistike

sophisticated device : gelişmiş cihaz

sophisticated equipment : gelişmiş teçhizat

sophisticated instrument : gelişmiş alet

sophisticated machine : gelişmiş makine

sophisticated reader : kültürlü okuyucu

sophisticated simulation : gelişmiş simülasyon

sophisticated system : gelişmiş sistem

sophisticated technique : gelişmiş teknik

sophisticated technology : gelişmiş teknoloji

sophisticated tool : sofistike bir araç