Yükleniyor...
remzihoca online dersler

Strain ne demek?

Strain ne demek? Strain ne anlama gelir? Strain İngilizce örnek cümle. Strain eş anlamlıları.

    strain (v)

    incitmek

    zorlamak, yormak

    Strain (v) ingilizce örnek cümle

    You'll strain your eyes trying to read in this light.

    Bu ışıkta okumaya çalışırken gözlerinizi yoracaksınız.

    çaba harcamak

    güç sarf etmek, gayret etmek, kendini zorlamak

    Strain (v) ingilizce örnek cümle

    Hong Kong may be clean on the surface, but its public services are straining to keep a lid on its rubbish.

    Hong Kong yüzeyde temiz olabilir, ancak kamu hizmetleri çöplerini kontrol altına almak için uğraşıyor.

    She was straining to keep her head above the water.

    Başını suyun üstünde tutmaya çalışıyordu.

    germek

    gerginlik yaratmak, zora sokmak, sıkıntıya sokmak

    Strain (n) Collocations

    ear may strain : kulak gayret edebilir/zorlanabilir
    eye may strain : göz yorgun olabilir
    muscle may strain : Kas gerilerek zorlanabilir
    strain severely : ciddi bir şekilde germek
    strain (n)

    gerginlik

    zorluk, sıkıntı, meşakkat

    Strain (n) ingilizce örnek cümle

    My constant struggle with alcohol is a strain on my marriage.

    Alkolle sürekli mücadelem evliliğimi zorluyor.

    The recent decline in the dollar has put a bigger strain on the economic system.

    Dolarda son dönemde yaşanan düşüş ekonomik sistemi daha da zorladı.

    Ductile metals such as steel or aluminum have high elastic limits and can withstand a great deal of strain before breaking.

    Çelik veya alüminyum gibi esnek metallerin yüksek elastik limitleri vardır ve kırılmadan önce büyük bir gerilime dayanabilirler.

    incinme

    incitme, zorlama, burkulma

    Strain (n) ingilizce örnek cümle

    A strain is an injury or tear to the muscle itself.

    Bir incinme, kasın kendisinde bir yaralanma veya yırtılmadır.

    tür

    cins, suş (mikrobiyoloji), soy

    Strain (n) ingilizce örnek cümle

    Flu viruses mutate every year, and it's common to see several strains of flu during the same season.

    Grip virüsleri her yıl mutasyona uğrar ve aynı mevsim boyunca birkaç grip suşusu (türü) görmek yaygındır.

    Individuals were exposed to a minor strain of smallpox in a controlled environment.

    Bireyler, kontrollü bir ortamda küçük bir çiçek hastalığı türüne maruz kaldılar.

    Strain (n) Collocations

    strain may show : baskı (durumunu vb.) kötüleştirebilir
    strain may tell : gerginlik anlayabilir
    cause strain : zorlamaya sebep olmak
    have strain : zorlamak
    identify strain : gerilimi tanımlamak
    24 Örnek daha
    impose strain : zorlama/ yük/ kuvvet uygulamak
    place strain : yük olmak
    put a strain on : sıkıntı vermek
    reduce strain : gerginliği/yükü azaltmak
    drug-resistant strain : ilaca dirençli tür
    antibiotic-resistant strain : antibiyotik dirençli tür
    bacterial strain : bakteri türü
    bad strain : kötü / ciddi incinme
    great strain : büyük gerginlik
    mental strain : zihinsel gerginlik
    nervous strain : gerilme
    resistant strain : dirençli tür
    slight strain : hafif gerginlik
    terrible strain : feci zorlama
    unbearable strain : dayanılmaz gerilim
    virulent strain : öldürücü tür
    enormous strain : muazzam gerginlik
    emotional strain : duygusal gerginlik
    excessive strain : aşırı gerginlik
    financial strain : finansal gerginlik
    increasing strain : artan gerginlik
    cope with strain : zorlama ile başa çıkmak
    a strain of bacteria : bakterilerin bir türü
    eye strain : göz yorgunluğu
    Daha az gör

    Strain (n) Preposition Kullanımları

    strain on : ... üzerinde yük/gerginlik