Suspicious [Adjective] İngilizce örnek cümle

Suspicious sesli dinle

suspicious (adj)

kuşkulu, şüphe duyulan

If you see a suspicious person, please inform the police.

Şüpheli bir kişi görürseniz, lütfen polise haber verin.

The police were suspicious of his movements.

Polis hareketlerinden şüphelendi.

He noticed a suspicious package beside a car in the street.

Sokakta bir arabanın yanında şüpheli bir paket fark etti.

instantly suspicious : anında şüpheli

particularly suspicious : özellikle şüpheli

slightly suspicious : biraz şüpheli

extremely suspicious : son derece şüpheli

suspicious activity : şüpheli etkinlik/faaliyet

suspicious behaviour : şüpheli davranış

suspicious death : şüpheli ölüm

suspicious eye : şüpheli göz/bakış

suspicious glance : şüpheli bakış

suspicious look : şüpheli bakış/görünüş

suspicious manner : şüpheli bir şekilde

suspicious package : şüpheli paket

grow suspicious : şüphelenmek

make sb suspicious : şüphe uyandırmak

regard sth as suspicious : bir şeyi kuşkulu bulmak/görmek

suspicious of : …dan şüphe duyan

suspicious about : ... hakkında şüphe duyan