Intensive [Adjective] İngilizce örnek cümle

Intensive sesli dinle

intensive (adj)

aşırı, ağır

His intensive work paid off because he finished early.

Yoğun çalışması karşılığını verdi çünkü erkenden bitirdi.

highly intensive : son derece yoğun

increasingly intensive : gittikçe yoğunlaşan

intensive agriculture : yoğun tarım

intensive campaign : yoğun kampanya

intensive care : yoğun bakım

intensive course : yoğun kurs

intensive farm : yoğun çiftlik

intensive farming : yoğun tarım

intensive fieldwork : yoğun saha çalışması

intensive physiotherapy : yoğun fizyoterapi

intensive programme : yoğun program

intensive questioning : yoğun sorgulama

intensive study : yoğun çalışma

intensive supervision : yoğun denetim

intensive trading : yoğun ticaret

intensive training : yoğun eğitim

intensive work : yoğun çalışma

intensive workshop : yoğun atölye

intensive care unit : yoğun bakım ünitesi

labour-intensive industry : yoğun iş gücü gerektiren sanayi

intensive reading : yoğun okuma