Adjust ne demek?

Fortunately, my son quickly adjusted to life in his new school.

Neyse ki, oğlum hızla yeni okulundaki hayatına uyum sağladı.

She understood that adjusting to a new culture takes time.

Yeni bir kültüre uyum sağlamanın zaman alacağını anladı.

He sat in the driver's seat and adjusted the rearview mirror.

Sürücü koltuğuna oturdu ve dikiz aynasını ayarladı.

It took my eyes a moment to adjust to the darkness.

Gözlerimin karanlığa alışması biraz zaman aldı.

When he left the navy, he found it hard to adjust to life ashore.

Donanmadan ayrıldığında karadaki yaşama uyum sağlamakta zorlandı.