Culprit [Noun] İngilizce örnek cümle

Culprit sesli dinle

culprit (n)

suçlu

None of them admitted being the culprit.

Hiçbiri elebaşı olduğunu kabul etmedi.

neden

Although all carbohydrates can cause tooth decay to some degree, the biggest culprits are sugars.

Tüm karbonhidratlar diş çürümesine bir dereceye kadar neden olsa da, en büyük nedeni şekerdir.

Bu kelimeler, kanunlara aykırı davranan kişileri anlatmak için kullanılabilir.

criminal (n) : suçlu
offender (n) : suçlu
felon (n) : suçlu
culprit (n) : elebaşı, sebep
delinquent (n) : suçlu (çocuk)

apprehend culprit : suçluyu ele geçirmek

catch culprit : suçluyu yakalamak

discover culprit : suçluyu keşfetmek

find culprit : suçluyu bulmak

hunt culprit : suçlu avlamak

identify culprit : suçluyu saptamak

big culprit : büyük suçlu

chief culprit : baş suçlu

likely culprit : muhtemel suçlu

main culprit : elebaşı

major culprit : elebaşı

obvious culprit : bariz suçlu

possible culprit : olası suçlu

primary culprit : birincil suçlu

prime culprit : baş suçlu

real culprit : gerçek suçlu

true culprit : gerçek suçlu

worst culprit : en kötü suçlu

hunt for culprit : suçluyu aramak