Hour [Noun] İngilizce örnek cümle

Hour sesli dinle

hour (n)

It took an hour to get to the station on foot.

İstasyona yürüyerek ulaşmak bir saat sürdü.

hour may come : saat(i) gelebilir

hour may pass : saat geçebilir

chime hour : çan vurmak (saat başlarını)

gain hour : saat kazanmak

spend hour : saat geçirmek

strike hour : grev saati

take ... hours : ... saat sürmek

happy hour : indirimli saat

late hour : geç saat

long hour : uzun saat

opening hour : açılış saati

regular hour : normal çalışma saati

solid hour : tam saat (60 dk)

unearthly hour : uygunsuz zaman

working hour : çalışma saati

six-hour journey : altı saatlik yolculuk

surgery hours : muayenehanenin açık olduğu saatler

24-hour curfew : 24 saat sokağa çıkma yasağı

set hour : belirli saat

in an hour : bir saat içinde

within an hour : bir saat içinde

per hour : saatte

for an hour : bir saattir

on the hour : saat başında

out of hours : mesai saatleri dışında

under an hour : bir saatin altında