We are not accustomed to being treated so rudely.
Bu kadar kaba davranılmaya alışkın değiliz.
He was soon accustomed to dormitory life and made two or three friends.
Kısa sürede yurt hayatına alıştı ve iki veya üç arkadaş edindi.
You must be quite accustomed to using chopsticks by now.
Şimdiye kadar yemek çubuklarını kullanmaya oldukça alışmış olmalısın.
Tom's eyes weren't yet accustomed to the dark, so he couldn't see a thing.
Tom'un gözleri henüz karanlığa alışmamıştı, bu yüzden hiçbir şey göremedi.
The artists are accustomed to creating things on their own.
Sanatçılar kendi başlarına bir şeyler yaratmaya alışkınlar.
English people are accustomed to driving on the left.
İngilizler soldan sürmeye alışkındır.