Deficient [Adjective] İngilizce örnek cümle

Deficient sesli dinle

deficient (adj)

eksik, noksan

The collapse of Rana Plaza, a structurally deficient eight-story building, was a local disaster with global implications.

Yapısal olarak yetersiz sekiz katlı bir bina olan Rana Plaza'nın çöküşü, küresel etkileri olan yerel bir felaketti.

We were unable to win the election because we had a deficient amount of votes.

Yetersiz miktarda oya sahip olduğumuz için seçimi kazanamadık.

Bu kelimeler, bir şeyin eksik olduğunu belirtmek için kullanılır.

lacking (adj) : eksik
deficient (adj) : yetersiz
absent (adj) : yok, dalgın
short (adj) : kısa, yetersiz
insufficient (adj) : yetersiz
inadequate (adj) : yetersiz

intellectually deficient : akıl bakımından yetersiz

mentally deficient : zihinsel engelli

sadly deficient : üzücü biçimde yetersiz

seriously deficient : ciddi şekilde yetersiz

severely deficient : ciddi şekilde yetersiz

slightly deficient : biraz eksik

wistfully deficient : acımasızca eksik

woefully deficient : ne yazık ki yetersiz

become deficient : eksik hâle gelmek

prove deficient : eksik olduğunu kanıtlamak

deficient in : …da eksik