Yükleniyor...
remzihoca online dersler

High ne demek?

High ne demek? High ne anlama gelir? High İngilizce örnek cümle. High eş anlamlıları.

    high (n)

    zirve

    kafayı bulma

    lise

    High (adj) Collocations

    experience high : mutluluk/neşeli hissetmek
    get high : yükselmek
    reach high : yüksek seviyeye ulaşmak
    previous high : önceki yüksek

    High (adj) Preposition Kullanımları

    on a high : yüksekte
    high (adv)

    yüksekten

    yüksek bir şekilde

    High (adj) Collocations

    rank high : üst sıralarda yer almak
    high (adj)

    yüksek

    High (adj) ingilizce örnek cümle

    The high temperature can cause severe burns.

    Yüksek sıcaklık ciddi yanıklara neden olabilir.

    Rhenium has the highest boiling point of any of the elements.

    Renyum, herhangi bir elementin en yüksek kaynama noktasına sahiptir.

    kafayı bulmuş

    kafası güzel, uçmuş

    High (adj) Eş anlamlıları

    Bu kelimeler, düzeyi belirli bir yere göre yüksek olan şeyleri anlatmak için kullanılabilir.
    high (adj) : yüksek, kafayı bulmuş
    tall (adj) : uzun
    lofty (adj) : yüksek, yüce (düşünce), kibirli

    Bu kelimeler, fiyatı veya maliyeti yüksek olan şeyleri anlatmak için kullanılabilir.
    inflated (adj) : şişirilmiş
    unreasonable (adj) : makul olmayan
    exorbitant (adj) : fahiş
    astronomical (adj) : astronomik (miktar), gök bilimsel
    extortionate (adj) : fahiş
    high (adj) : yüksek, kafayı bulmuş


    High (adj) Collocations

    high ability : yüksek yetenek
    high abundance : yüksek bolluk
    high accolade : yüksek mükafat
    high accuracy : yüksek isabet
    high achievement : yüksek başarı
    117 Örnek daha
    high aim : yüksek amaç
    high altitude : yüksek rakım
    high amount : yüksek miktar
    high ball : yüksekten atılan top
    high bill : yüksek fatura
    high blood pressure : yüksek tansiyon
    high casualty : yüksek zayiat
    high chance : yüksek şans
    high cholesterol : yüksek kolesterol
    high church : yüksek kilise
    high cliff : yüksek yamaç
    high concentration : yüksek konsantrasyon
    high confidence : yüksek özgüven
    high consumption : yüksek tüketim
    high content : yüksek içerik
    high correlation : yüksek ilişki
    high cost : yüksek fiyat
    high culture : yüksek kültür
    high degree : yüksek derece
    high demand : yüksek talep
    high density : yüksek yoğunluk
    high dose : yüksek doz
    high efficiency : yüksek verim
    high employment : yüksek istihdam
    high end : en son teknolojiye sahip
    high estimate : yüksek tahmin
    high expectations : yüksek beklentiler
    high expense : yüksek masraf
    high explosive : yüksek patlayıcı
    high exposure : fazla maruz kalma
    high fat : yüksek yağ
    high fever : yüksek ateş
    high figure : yüksek rakam
    high frequency : yüksek sıklık/frekans
    high grade : yüksek not
    high ground : yüksek yer/ bölge
    high heel : yüksek topuk
    high hope : büyük umut
    high humidity : yüksek nem
    high importance : büyük önem
    high incidence : yüksek oran
    high inflation : yüksek enflasyon
    high intake : yüksek alım
    high intelligence : üstün zeka
    high intensity : yüksek yoğunluk
    high jump : yüksek atlama
    high latitude : yüksek enlem
    high maintenance : yüksek bakım
    high mileage : yüksek kilometre
    high mortality : yüksek ölüm oranı
    high mountain : yüksek dağ
    high noon : tam öğle vakti
    high number : büyük sayı
    high occurrence : yüksek oluş
    high offer : yüksek teklif
    high office : yüksek makam
    high pay : yüksek ücret
    high peak : yüksek tepe
    high percentage : yüksek yüzde
    high performance : yüksek performans
    high plateau : yüksek plato
    high point : yüksek nokta
    high precision : yüksek hassasiyet
    high pressure : yüksek basınç
    high price : yüksek fiyat
    high priority : yüksek öncelik
    high probability : yüksek ihtimal
    high profile : kamuoyunca iyi bilinen
    high profit : yüksek kar
    high profitability : yüksek karlılık
    high proportion : yüksek oran
    high quality : yüksek kalite
    high rainfall : yüksek yağış
    high rank : yüksek rütbe, yüksek makam
    high rate : yüksek oran
    high regard : önemli/yüksek saygı/hayranlık
    high reliability : yüksek güvenilirlik
    high relief : büyük rahatlama
    high resolution : yüksek çözünürlük
    high respect : yüksek saygı
    high return : yüksek kâr
    high reward : yüksek ödül
    high risk : yüksek risk
    high salary : yüksek maaş
    high school : lise
    high score : yüksek puan
    high sensitivity : yüksek duyarlılık
    high society : yüksek toplum
    high speed : yüksek hız
    high speed limit : yüksek hız limiti
    high standard : yüksek standart
    high status : yüksek statü
    high stool : yüksek tabure
    high stress : yüksek stres
    high target : yüksek hedef
    high tax : yüksek vergi
    high technology : gelişmiş teknoloji
    high temperature : yüksek sıcaklık
    high tide : yüksek gelgit
    high treason : vatana ihanet
    high turnover : yüksek iş hacmi
    high unemployment : yüksek işsizlik
    high usage : yüksek kullanım
    high value : yüksek değer
    high visibility : yüksek görünürlük
    high voltage : yüksek voltaj
    high wage : yüksek ücret
    high wind : sert rüzgar
    high yield : yüksek verim
    high level : yüksek düzey
    high order : yüksek düzey
    relatively high : nispeten yüksek
    alarmingly high : endişe verici seviyede yüksek
    have a high opinion of sb/sth : bir şeyi veya birini önemsemek
    high jinx : şamata
    extremely high : oldukça yüksek
    high time : vakti geldi de geçiyor
    Daha az gör

    High ile Bağlantılı Kelimeler