Irritating [Adjective] İngilizce örnek cümle

Irritating sesli dinle

irritate (v)

kızdırmak, rahatsız etmek

The loud noise from the construction site began to irritate the neighborhood.

İnşaat alanından gelen yüksek ses mahalleliyi sinirlendirmeye başladı.

kaşındırmak

Prolonged exposure to sunlight can irritate the skin.

Güneş ışığına uzun süre maruz kalmak cildi tahriş edebilir.

Bu kelimeler; bir kişinin sinirini bozmak, onu sinir etmek anlamında kullanılabilir.

annoy (v) : sinirlendirmek
frustrate (v) : sinirlerini bozmak
irritate (v) : sinirlendirmek, tahriş etmek
get on one's nerves (v) : birinin sinirini bozmak
wind up (pv) : boylamak, tahliye etmek, bitirmek, birini sinir etmek
displease (v) : sinirlendirmek
exasperate (v) : kızdırmak

irritate slightly : biraz tahriş

irritating (adj)

kızdıran

The traffic jam was irritating because it made me late for my meeting.

Trafik sıkışıklığı sinir bozucuydu çünkü toplantıma geç kalmama neden oldu.

Bu kelimeler; birini kızdıran, sinir eden şeyleri anlatmak için kullanılabilir.

annoying (adj) : sinir bozucu
frustrating (adj) : sinir bozucu
irritating (adj) : sinir bozucu
tiresome (adj) : usandıran
infuriating (adj) : çileden çıkaran
maddening (adj) : sinirlendiren
galling (adj) : sinir bozucu
pesky (adj) : sinir bozucu

slightly irritating : biraz rahatsız edici

extremely irritating : son derece rahatsız edici